Don’t Starve bağımlılık yapacak kadar güzel bir hayatta kalma oyunu.
Diğer hayatta kalma oyunlarından rahatça sıyrılıyor çünkü kendine has ve
şimdilik benzersiz bir tarzı var. Kötü bir adamın sizi hapsettiği tuhaf bir
dünyadan kurtulmaya çalışıyorsunuz. İster survival, ister adventure modda
oynayabilirsiniz. Hapsedildiğiniz dünyadan kaçarak oyunu bitirmek istiyorsanız
adventure modda oynuyorsunuz. Bu modda gittikçe zorlaşan 4 farklı boyutta
hayatta kalarak haritanın dört bir yanına koyulmuş “thing” denilen eşyaları
toplamanız ve bir sonraki boyuta portal açmanız gerekiyor. Survival’da ise
amacınız sadece bir sonraki günü görebilmek, oyunun herhangi bir sonu yok.
Oyunda sizi öldürmek için sürekli uğraşan birçok faktör var; hava şartları, açlık, delilik, karanlık,
yaratıklar, bosslar... sabırsız oyunculara pek hitap etmeyen bir zorluk
derecesi var. Ve oyunda ölüm kalıcı olduğu için, ölmeniz her şeye en baştan
başlamanız demek.
Oyuna şimdiye kadar 2 ek paket çıktı. İlki Reign of Giants, ikincisi
Shipwrecked. Benim favorim ilki, kısaca RoG diyelim. Eklentisiz oyunda yalnızca
ilkbahar ve kış mevsimleri varken,
RoG’da bütün mevsimler var ve ilkbahar dışında hepsine hazırlıklı olmak
zorundasınız. Sonbaharda sık sık yağan yağmur –eğer yeterince hazırlıklı
değilseniz- akıl sağlığınızı olumsuz etkilerken, yazın da aşırı sıcaklar hem yangın çıkararak
eşyalarınızın yanmasına sebep olabiliyor, hem de sıcaktan ölmemek için (evet
sıcak hava yüzünden ölmek de var) sürekli serinlenemeniz gerekiyor. Ve
eklentinin adından bahsedecek olursak, mevsimlerin zorluğu ve acımasızlığı
dışında, her mevsimin kendine has boss’u da var. Bu boss’lar iki vuruşta sizi
öldürecek kadar hayvani olduğu için bol bol tuzak kurmalı ve bossları bu
tuzaklara, örümceklerin veya bufaloların bol olduğu yerlere çekmelisiniz.
Bosslar öldüğünde başka hiçbir yerden bulamayacağınız materyaller düşürüyorlar,
örneğin kış bossu deerclops, gözünü(!) düşürüyor ve onunla aşırı dayanıklı bir
şemsiye olan eyebrella’yı yapabiliyorsunuz. RoG, sürekli bir sonraki mevsimi ve
bossu düşünüp hazırlık yapmanız gereken, uzun süre sıkmayan harika bir eklenti.
Shipwrecked’e gelecek olursak, onda da mevsimlerle uğraşıyorsunuz ama
RoG’dan farklı olarak muson yağmurları, fırtına, meteor yağmurları gibi olaylar
var bu mevsimlerde. Harita ufak ufak adalara bölünmüş durumda ve geminizle
denizlerde keşfe çıkıyorsunuz. Yeni mevsimler ve yeni yaratıklarla başa
çıkabilmeniz için de yeni eşyalar eklenmiş durumda tabii ki.
Oyunda seçebileceğiniz karakterlerden bahsedeyim
biraz da. İlk başladığınızda kilitli olan karakterler, deneyim kazandıkça
açılıyor. Deneyim ise ölerek kazanılıyor. 100 gün hayatta kaldıktan sonra
öldünüz diyelim, 5 gün hayatta kalıp ölmenize oranla çok daha fazla deneyim
kazanıyorsunuz. Yani oyunda diğer karakterleri açabilmeniz için ölmeniz şart :)
şimdi gelsin birbirinden tuhaf ve sorunlu karakterler;
Wilson : genelde tercih edilen karakter. Zamanla sakalı çıkıyor ve
sakal soğuktan ufak da olsa bir koruma sağlıyor(ama sıcakta daha da
sıcaklamasına sebep oluyor). Bu sakalı keserek, kalıcı olarak 30 puan sağlık
azalması karşılığında “meat effigy” isminde wilson’ın heykelimsi bir şeyini yapabiliyorsunuz.
Öldüğünüzde direkt bu heykelin olduğu yerde uyanıyorsunuz. Sağlığınızı bayağı
düşürmek pahasına bu heykelden birkaç tane yapabilir ve ölmekten daha az
korkabilirsiniz. Bunu başka karakterlerle de yapabilirsiniz ama sakal kılı
bulmak için akıl sağlığını düşürüp siyahlaşan tavşanları öldürmek gibi
uğraşmanız gerekiyor. O yüzden Wilson’ın tercih edilmesinin en büyük
sebeplerinden biri, sakalı.
Willow : bu kızımız ateş manyağı, çakmağı ile oyuna başlıyorsunuz
böylece karanlıkta kalınca meşale yapmakla uğraşmanız gerekmiyor. Aynı zamanda
ateşe bağışıklığı var yani ateşten hasar almıyor. Ama delirmeye başladığında
etrafı ateşe veriyor ki eğer o sırada üssünüzdeyseniz her taraf tutuşabiliyor,
aşırı sinir bozucu bir durum. Başlarda çok oynadım kendisiyle ama artık tercih
etmiyorum.
Wolfgang : Karnı tamamen tok olduğunda diğer karakterlerden daha güçlü
oluyor ve yaratıkları daha çabuk ve rahat öldürüyor. Ama aşırı tırsak.
Karanlıktan ve yaratıklardan korktuğu için akıl sağlığı çabuk düşüyor. Ve
acıktığında da güçsüzleşiyor. Bir kere oynamıştım bununla, bir daha da tercih
etmedim.
Wendy : Bu kızcağız karanlıktan korkmuyor, ve ikiz kardeşinin hayaleti
sık sık ziyaretine geliyor ve savaşırken ona yardımcı oluyor. Ama kendisi
güçsüz ve dayanıksız. Bir kere deneyip bırakmıştım.
WX78 : Bu robotla hiç oynamadım. En iyi özelliği çürümüş yemekleri bile
yiyebilmesi. Ve gears yiyerek fiziksel ve akıl sağlığını arttırabiliyor. Üstüne
yıldırım düştüğünde hızlanıyor, akıl sağlığı düşüyor ama fiziksel sağlığı
artıyor, ışık saçıyor, donmaya bağışıklık kazanıyor, bu özellik 1 gün sürüyor
ama gün içinde daha fazla yıldırım düşerse etkisi daha uzun sürüyor.
Islandığında (eğer şemsiye vs ile korunmuyorsa) hasar alıyor. Ve Shipwrecked
ile eklenen, tam bir baş belası olan zehre karşı da bağışıklığı var.
Wickerbottom : bu yaşlı kütüphaneci özel olarak çeşitli kitaplar
yapabiliyor ve bu kitapların savaş sırasında hayvan summon etmek, tarlaların
üretimini hızlandırmak gibi etkileri var. Ayrıca bu karakter science machine
gerektiren bütün eşyaları oyunun başında yapabiliyor. Alchemy machine
gerektiren eşyaları da sadece science machine ile yapabiliyor. Dezavantajları
ise yaşlı olduğu için ancak taze yemekleri yiyebilmesi ve uyuyamaması. Yani
akıl sağlığı çok düştüğünde çadıra girip uyuma gibi rahatlıklardan
yararlanamıyor.
Woodie : Bu oduncu abimizin kendine has bir baltası var. Ağaç kesmeyi
abartınca ya da dolunay varsa lanetleniyor, yaratığa dönüşüyor ve çok
güçleniyor. Ama yaratık modundayken eşya, sağlık ve harita göstergeleri
kayboluyor, zaman dolana kadar bu modda kalıyor, odun yediğinde zamanı artıyor.
Zaman dolduğunda normal formuna geri dönüyor ama bir sonraki gün uyanıyor ve
açlık, fiziksel ve zihinsel sağlık oldukça azalmış oluyor. Oynaması oldukça zor
bir karakter.
Maxwell : Bu aslında baş düşmanımız, bizi bu tuhaf dünyaya hapseden
gizemli kötü. Bu karakterle oynayabilmek için adventure modda oyunu bitirmeniz
gerekiyor. Karakterin fiziksel sağlığı çok az ama akıl sağlığı, üstündeki
kıyafet sebebiyle sürekli yükseliyor. Ayrıca oyuna başladığında çılgın bir
kılıcı ve zırhı var. Bir de kütüphaneci teyzemiz gibi bir kitabı var ve bu
kitabı kullanımında bir sınır yok. Bu kitapla size savaşta yardımcı olarak
gölgeler summon ediyorsunuz. Ama
kullandığınızda 15 fiziksel, 55 zihinsel sağlığınız azalıyor, ayrıca 2
nightmare fuel gerekiyor. İlgimi çeken bir karakter olmadığı için hiç
oynamadım.
Wigfrid : Bu viking kızımız sadece et yiyor ve savaşmayı seviyor, güçlü
vuruyor, kendine özel bir baltası ve miğferi var. Yaratık öldürdükçe fiziksel
ve zihinsel sağlığı artıyor. Ama sadece et yemesi büyük dezavantaj çünkü
sürekli yaratık öldürmek gerekiyor, ayrıca maksimum zihinsel sağlığı az ve
çabuk acıkıyor. Bu da sürekli yemek peşinde koşarken yaratık öldürmek ve
delirmemeye çalışmak demek.
Webber : İşte favori karakterim. Örümcek fobim olduğu halde favori
karakterimin örümcek olması tuhaf tabii ama, benim için oynaması en rahat
karakter bu oldu. Her şeyden önce örümceklerle kankasınız, size saldırmıyorlar,
yuvalarının yanına bolca kapan koyuyorsunuz ve hem monster meat hem de silk(ipek)
elde ediyorsunuz. Her türlü düşmanı da örümceklerin bol olduğu yere
çekebilirsiniz hem. Ayrıca bu karakterde sakal olarak da silk çıkıyor ve 5-6
günde bir tıraş olarak da silk elde ediyorsunuz. Oyunda en önemli
materyallerden biri de silk olduğundan bu karakter aşırı rahatlık sağlıyor.
Dezavantaj olarak ise, bir canavarsınız sonuçta ve domuzlar sizi gördüğü an
saldırıyor. Bir de maksimum akıl sağlığı düşük, bu sebeple delirmeye
yatkınsınız, ama silk ile yapılan top hat’i sürekli giyerseniz (ki resmen silk
ürettiğiniz için hiç sıkıntı olmuyor) delirmeniz de çok zor oluyor. Webber’ı
oynanabilir karakter olarak açmak için Reign of Giants eklentisi ile oynarken,
örümceklerden düşen “Webber’s Skull” ı bulmanız ve onu bir mezara gömmeniz
gerekiyor.
Evet diğer karakterler bende açık değil, o yüzden onlar hakkında pek
bilgi veremiyorum.
Şimdi de oyuna yeni başlayacaklar için ufak bir rehber niteliğinde tavsiyelerimi
ve deneyimlerimi paylaşayım. Önce eklentiler olmadan, ana oyunu oynamanızı ve
mekaniklere alışmanızı tavsiye ederim çünkü eklentiler bayağı bir zorluk
katıyor. O yüzden önce eklentisiz oyunla ilgili tavsiyelere buyrun(bunları daha
önce ekşisözlük’te yazmıştım, oradan direkt alıyorum):
Oyunun başında en önemli nokta kışa hazırlanmak. Gerçi bu sürekli geçerli olan bir şey, yaz gelince biraz rahatlayıp takılayım diyorsunuz ama yine de kışı düşünerek birçok şey depolamak gerekiyor. Oyuna başlar başlamaz ilk iş altın bulup science machine'i yaptıktan sonra örümcek ağı toplamak olmalı. Bunun için de domuz evlerinin bol olduğu bir yer bulmak gerekiyor. Domuzların olduğu yerin yakınlarında mutlaka örümcekler de olur. bunları birbirlerine kırdırarak hiç uğraşmadan ağ toplayabilirsiniz. İlk kışa kadar 3 hızlı tarla ve 2 arı kovanı yeterli, tabii gears bulabilirseniz buzdolabı da yapmak lazım. Kışın et bulmak zor olduğundan balla hayatta
kalabilirsiniz(yazın hiç bal yemeyip bunları depoladığınız takdirde, zira bal buzdolabında olmasa bile çok geç bozuluyor).ya da bumerang ile tavşan avlayarak ufak etlerle ballı et yapabilirsiniz, mmh. Kışın hayatta kalmanın püf noktası fazla dolaşmamak. -tabii koruyucu şapka, mont vs. yoksa- İlk kışı atlattıktan sonra hemen bir sonraki kış düşünülmeli ve daha fazla arı kovanı, daha fazla farm yapılmalı. Eve uzak bölgelerdeki örümcek yuvalarına hiç dokunulmadığı zaman hayvan gibi genişliyorlar ve artık 100. günde falan spider queen'ler çıkıyor. Ben bunlara özellikle dokunmuyorum çünkü köpek saldırısı sırasında köpekleri buraya çekiyorum, örümcekler götlerini kesecek kıvamda oluyor, bana da spider queen'lere hiç dokunmadan ganimeti
toplamak kalıyor. 102. günümde deerclops hayvanı ilk defa geldi, bütün domuz dostlarımın evlerini parçalayarak beni derin kederlere sürükledi, zira o domuzların dibindeki örümcekler sayesinde
deli gibi örümcek ağı farmlıyordum(eh, spider queen'li yerlere gitmeyi götüm yemiyor sonuçta). Ben de başka yerlerdeki tek
tük domuz evlerini yıkıp oradaki domuzları evinden edip, hatta öldürüp göt kıllarını toplayarak deerclops'un yıktığı evleri yeniden yaptım. Deerclops'u ice staff ile dondurup dibine şu sümüklüböcek sümüklerinden
-slurtle slime- 15 tane falan koyup patlattım ama hayvanata hiçbir şey olmadı, buzdan kurtulmuşken ve tam da dibinde patlamıştı halbuki. O şekilde öldürülebileceğini okumuştum oysa. Ölmemesi sinirimi bozdu, bütün sümükleri harcadım sonuçta. Neyse hemen
sonraki gün kış bitti de kayboldu iblis. Hiçbir şeyden korkmadım şu oyunda deerclops'tan korktuğum kadar. Şu mağara davşanları ile hiç uğraşmadım, bakalım hazır yaz gelmişken yeni hedefim birkaç mağara davşanı ile ilgilenmek. Evi de duvarlarla çevreledim, halımı döşedim, girişe malikane gibi ağaçlar dizdim, benden keyiflisi yok. Tek rakibim deerclops, ama
gunpowder'larımı stokladım, gelecek kış gelirse bu sefer götünü kesmeyi planlıyorum.
Bu da Shipwrecked için rehberimsi bir şey;
21- 36. günler : fırtınalı günler başlıyor.
ara sıra dolu yağıyor. esas sıkıntı fırtına ve şimşekler. denize açıldığınızda
rüzgara karşı gidiyorsanız hızınız aşırı düşüyor. bir de hayvani dalgalar
çıkabiliyor tabii. iyi hazırlandıysanız çok büyük bir zorluğu yok.
37 - 57. günler: bu günlerin sonlarında
geberiyorum genelde. hayvani yağmurlar yağıyor, ıslandıkça akıl sağlığı hızla
düşüyor, kuru kalmak için fazla gezemiyorsunuz, haliyle yemek stoğunuz bol
olmalı. şemsiye pek bir işe yaramıyor, yılan derisinden yapılan şapka varmış,
ona iyi diyorlar ama ben deneyemedim henüz. ıslanmak dışında en boktan şey, her
yere sel basıyor. sandbag yaparak bunu önlemeniz mümkün. ama sandbag'in mantığı
şu: üssünüzü bunlarla çevirmek çözüm olmuyor. yağmur yağmaya başlayınca etrafta
ufak ufak su birikintileri oluşacak. onları gözleyin, üssünüze yakın olanların
tam üstüne sandbag koyun. o suyun daha fazla yayılmasını engelliyor(muş). ben
yapamadım çünkü üssümün yarısı su içindeydi ve su içinde olan aletlerin hiçbiri
çalışmıyor. cookpot dahil buna. etraf su içinde olduğunda bir de sürekli ama
sürekli zehirli sivrisinekler geliyor ki tam anlamıyla göt ağrısı kendileri.
zehirden daha sonra bahsedeceğim.
58 - 73. günler : ben bu günleri henüz
göremedim. ama bu da volkanik aktivite günleriymiş efendim. reign of
giants'taki yaz gibi, aşırı sıcaktan bunalma ve volkan patlamaları, meteor
yağmurları oluyormuş. kimbilir daha ne pislikler oluyordur. yaşarsam
güncelleyeceğim bu bölümü. ama buraya kadar buz yapma aleti, buz fırlatıcı ve
buzdolabı yapmış olmalısınız. sıcaktan üssünüz tutuşacaktır diye tahmin
ediyorum. bu aletler için de gears lazım ki en zor bulduğum şey oldu bütün
oyunlarda. gears düşüren truva atı görünümlü clockwork knight'lar burada gemi
şeklinde yapılmış ve top atıyorlar. ama yakınına giderseniz hiçbir etkileri
yok. o yüzden öldürmek aşırı kolay geldi bana(bari bu kolay olsun zaten).
şimdi oyunun en gıcık kısmına geliyorum:
zehir. bu sarı renkteki yılanlardan, oluşan seller etrafına gelen
sivrisineklerden, sarı örümceklerden ve stink ray denilen denizde bulunan tuhaf
yaratıklardan geçiyor. çözümü için yapılan panzehirin hammadesi ise (venom
gland) bu zehirli yaratıklardan düşüyor. ironiye gel. bir de bataklığa benzeyen
biome'larda poisonous holes var, orayı kazınca da düşüyor ama üstünüze saldıran
kurbağalardan hayatta kalabilirseniz. ilk oyunlarımda hep zehirden öldüm ve bol
küfrettim. keşfedebildiğim en iyi çözüm şu, seashell suit yapıp giyiyorsunuz.
bu üstünüzdeyken zehirlenme olasılığınız azalıyor. sonra denize açılıyor ve
stink ray arıyorsunuz. bunları öldürmek kolay ve venom gland düşürme
olasılıkları yüksek. ayrıca stink ray'ler zehir bulutu saçarak zehirledikleri
için gaz maskesi yaparak giderseniz zehirlenme olasılığınız olmaz. bunlardan
bol bol öldürüp venom gland toplayın ve bir sürü panzehir yapın, hep yanınızda
bulunsun. çünkü ağaç keserken bile bir anda çıkan yılandan
zehirlenebiliyorsunuz, ki cidden sinir bozucu.
...
üssünüzü yılanların yakınına kuruyorsunuz ve
oyunun başında verilen örümcek yuvasını yılan çıkması muhtemelen çalıların tam
ortasına kuruyorsunuz. böylece devamlı yılan ve örümcek savaşı olurken siz hiç
etliye sütlüye karışmadan hem silk, hem yılan derisi, hem de monster meat
topluyorsunuz. evet örümceksiniz ve aynı zamanda yamyamsınız. kombinasyon
harika. örümcek yuvaları zamanla iyice büyüyor tabii ve itleri de geldikçe
örümcek arkadaşlarınızın yanına götürüyor, arkanıza yaslanıp birbirlerini
yemelerini izliyor ve düşen ganimetleri topluyorsunuz. sizden rahatı yok.
yaz mevsiminde ya da yaza giremeden önce
devamlı öldüğümü yazmıştım daha önceki yazımda. örümcekle yazın da rahat ettim.
çünkü yaza kadar yapılması gereken her şeyi rahatlıkla yapmıştım. yazın mantığı
şu; sıcaktan korunma mekanikleri reign of giants'taki yaz mevsimi ile aynı.
işte buz fırlatıcı, endotermik ateş vesaire. burada farklı olan meteorlar var.
bunlar da yağmaya başlamadan önce 3 kez uyarı veriyor. 2. uyarıda yanınıza
yemek, şemsiye falan alıp yakındaki bir adaya gidiyorsunuz. gideceğiniz ada çok
yakınsa 3. uyarıda da gidebilirsiniz. meteorlar sadece sizin olduğunuz yere
düşüyor, başka adaya gitmenin mantığı bu. meteorlar düşmeye başladıkça zaten
önce gölgesi geliyor ve rahatlıkla kaçabilecek kadar vaktiniz oluyor. yağmuru
atlatıyor ve adanıza geri dönüyorsunuz. yazın bütün olayı bu kadar. kanaatimce
en sıkıntılı mevsim hala 37-57. günler arası muson yağmurları mevsimi. ama
dediğim gibi, örümcek olun rahata erin.