Perşembe, Ekim 21

Red Dead Redemption

Dikkat, PS3 veya XBOX360 aldırır!!

Bu oyunun bana PS3 aldırdığını söylesem herhalde yeterli etkiyi bırakmış olurum oyunla ilgili. Zaten konsol sahipleri oyunu çoktan oynayıp bitirmiştir. Ama konsolunuz var da bu oyunu hâlâ oynamamışsanız yazıyı okumakla zaman kaybetmeyin, hemen alınalınalınalın.

Benim için Blizzard, Bioware, Lucas Arts ve Bethesda kadar kadar efsane olan bir diğer oyun firması da Rockstar. Bir firmanın her yaptığı oyun olay olur mu yahu? GTA serisini cılkını çıkarana kadar oynadıysanız, oyunda amaçsızca arabaya atlayıp manzara izleyerek Amerika’nın köprülerinden geçtiyseniz ve çocukluğunuzda Red Kit hayranı olup evinize Vahşi Batı bar kapılarından almak istediyseniz, Red Dead Redemption hayatınızın oyunlarından biri olabilir. Çünkü bu oyunda canınız isterse bar kapılarından karizmatik bir havayla geçebilir (yönettiğimiz karakter John Marston olunca karizmatik olmamak mümkün değil bence) barda oturup içki içebilir, poker ve blackjack oynayabilir, avcılık yapıp uçan kuşu, koşan geyiği vurabilir, görevleri takmayıp kasabadaki insanları katlederek aranan bir katil olabilir ya da tam tersi haydutları yakalayıp insanların istediklerini yerine getirerek hem şöhret hem de onur puanı kazanabilirsiniz. Ama en keyiflisi, atınızı batan güneşe karşı ağır ağır sürebilir ve Vahşi Batı’da olduğunuzu hayal edebilirsiniz.


Oyun 1911 yılında Amerika ve Meksika’da geçiyor. Yönettiğimiz karakter John Marston, zamanında yasadışı işlere bulaşmış bir çete üyesiymiş, sonra bu işleri bırakıp karısı ve oğluyla mutlu bir hayat sürerkene lanet olası federaller (oeh) tarafından tutuklanmış, karısı ve çocuğu rehin alınmış ve serbest kalmaları için gereken koşul, John’un eski çete arkadaşlarını yakalamalarında federallere yardımcı olmasıymış. John da ailesi uğruna ve eski yaşamından nefret ettiği için, eski dostlarına ihanet etmeyi kabul ediyor, oyun da buradan başlıyor. Burada John’un karakterinin nasıl başarıyla işlendiğinden söz etmek istiyorum. John adeta bir film karakteri gibi. Eski hayatından ve çeteyle beraber işlediği suçlardan pişmanlık duyuyor, tek istediği federallerin istediği adamları bulduktan sonra özgürlüğünü ve ailesini geri almak, küçük bir çiftlik kurarak aksiyondan uzak huzurlu bir hayat yaşamak. John’un eski bir çete üyesi olduğuna kimse inanmıyor çünkü aslında çok kibar, adil, haklının yardımına koşan böyle ne derler yiğit, şerefli bir adam. Karizmatik de aynı zamanda, ses tonundan hareketlerine kadar. Oyuncunun karakterle bağ kurmaması imkansız. Bir de hafiften İbrahim Üzülmez’i andırıyor(büyük kaptan Delinho’muza selam olsun).

Müzikler, (özellikle Meksika'daki müziklere bayıldım) seslendirmeler, efektler herbir şe
y sizi Vahşi Batı’nın atmosferine çekiyor. Grafikler muhteşem. Birbirini tekrarlayan görevler yok, oyundan soğutacak, insanı sıkacak hiçbir şey yok ve yapılabilecek çok şey var. Oyuna başladığımda uzun bir süre görev yapmayıp orda burda gezdim, avcılık yaptım, para kazanmak için uğraştım, bir Vahşi Batı klasiği “wanted : dead or alive” peşinde koştum. Sonra %100 bitirmek için gerekli olan şeyleri yapmaya başladım, kıyafetleri açtım, avcılık, bitki toplama ve keskin nişancılık yeteneklerini son seviyeye getirdim, gece bekçiliği yaptım, haritada gidilmeyen yerlere gittim, en hızlı atları evcilleştirdim, pokerde, blackjackte, zar ve nal atma oyunlarında kazanmak için uğraştım. Hele hele pokere saatlerimi verdim ve hayatımda daha önce poker oynamadığım ve dolayısıyla poker hakkında hiçbir şey bilmediğim halde sırf bu oyun için araştırıp öğrendim. Bazıları oldukça duygusal, bazıları absürd ve komik hikayelerden oluşan yan görevler diyebileceğim “strangers” görevlerini yaptım. Bütün bunları oyunda yapılabilecek ne kadar çok şey olduğunu anlatmak için yazdım.:) Geriye sadece ana görevler kaldığında da korka korka “bitmesin be” diye diye oynadım ve bence çabuk bitti. Keşke daha uzun sürseydi ana senaryo, gerçi bilmiyorum doyacak mıydık oynamaya. Ana senaryo bittikten sonra devam ediyor bu arada oyun, yani haritada istediğiniz gibi gezebiliyorsunuz, direkt ana görevleri yapıp başka hiçbir şey yapmamış olanlar ya da oyunu %100 tamamlamak isteyenler için böyle bir şey düşünülmüş olmalı.


Diyaloglardan bahsetmeme gerek var mı bilmiyorum, Rockstar oyunlarında diyaloglara ne kadar önem verildiği malum. Oyun tam bir film tadında geçiyor. Altyazıları takip edeyim derken defalarca uçurumun eşiğinden döndüm, birkaç kere de düştüm tabii. Birkaç kere at üstündeyken yanlışlıkla atımı vurdum at öldü, böyle alakasız ve komik şeyler de yaşayabiliyorsunuz. Ufak tefek buglar da var ayrıca, bazen dükkanların başında npc olmuyor, yani geceleri zaten olmuyorlar da, gündüz saatlerinde de boş oluyor bazen, oyunu kapatıp yeniden açınca sorun çözülüyor.

En az oyunun tek kişilik senaryosu kadar detaylı bir multiplayer bölümü de var. Çeşitli Challenge'lar dışında, nerdeyse WoW'u anımsatan serbestlikte bir Free Roam bölümü var. Bu bölümde experince puanları kazanarak karakterinizi geliştiriyorsunuz, puan kazandıkça yeni tiplemeler, kıyafetler, silahlar, atlar kullanılabilir hale geliyor. Yani tek kişilik mod yetmemiş, adamlar bir de detaylı multiplayer modları hazırlamışlar. Böyle oyun sevilmez de ne yapılır? :)


Oyunda eleştirecek, "bu çok saçma olmuş" diyebileceğim en ufak bir şey yok. Zaten Rockstar olunca karakteri, diyalogları, senaryoyu, atmosferi hiç düşünmeden sorgusuz sualsiz oynamak gerek. Daha ne yazabilirim diye düşünüp durdum, yazıp yazıp sildim çünkü anlatılabilecek bir deneyim değil bu oyunu oynamak. Oynamak lazım. O yüzden bol bol görsel koymak istedim. Gerçek bir başyapıt. Hayran kaldım.

Not: Oyunu yüzde yüz bitirmek için gerekenlere şuradan bakabilirsiniz.

Hiç yorum yok: