Cuma, Haziran 4

King's Bounty : The Legend & Armored Princess

Biraz strateji, daha çok rpg

Bu oyunu denemek, şöyle bir bakmak için kurmuştum ama resmen bağımlısı oldum. İlkini (The Legend) bitirene kadar bırakamadım, şimdi de eklentisine (Armored Princess) başladım. Oyun Heroes of Might and Magic formatında. Benzerlikleri olduğu kadar farkları da var. Harita üzerinde turn yok, gerçek zamanlı bir şekilde dolaşılıyor. Tek bir hero yönetiliyor, oyunun başında warrior, paladin ve mage sınıflarından biri seçiliyor. Şehir kurmak, bina yapmak, asker üretmek gibi stratejik öğeler yok, bu açıdan oyun HoMaM’a oranla rpg’ye daha yakın diyebilirim. Savaş ekranı ve büyüler HoMaM’la neredeyse aynı. Ancak bir yenilik olarak hero’nun rage özelliği var, rage savaştıkça doluyor. The Legend’da bu rage puanları ile size eşlik eden Spirits of Rage isimli 4 yaratığın özel güçlerini kullanabiliyorsunuz(oyunun başında yok kendileri, belli bir seviyeden sonra kazanıyorsunuz bu güçleri). Armored Princess’ta ise Spirits of Rage yerine bir ejderha petiniz oluyor ve savaş sırasında artan rage puanlarıyla bu ejderhanın özel güçlerini kullanıyorsunuz. Sizinle birlikte bu özel güçleri kullanan yaratıklar da seviye atlıyor ve sizin seçiminizle kullandıkları güçlerin etkisi artıyor. Oyunda ordu toplamak için asker satan binaları ziyaret etmeniz veya bazı görevleri yapmanız gerekiyor, zira bazı binalarda görev tamamlandığı zaman alışveriş seçeneği açılıyor. Ordu aldığınız binaların yerini haritaya not etmenizi öneririm, çünkü ilerledikçe hangi binada hangi ordu olduğunu unutuyorsunuz ve almak istediğiniz orduyu arayıp durmak sinir bozucu olabiliyor. Liderlik puanınız ne kadar artarsa o kadar çok ordu toplayabiliyorsunuz, bu açıdan kalabalık bir ordu için liderlik puanı çok önemli.

Diablo ve Wow’a benzer bir yetenek ağacı var; might, mind ve magic yetenekleri mevcut. Warrior’un might, Paladin’in mind ve Mage’in magic yeteneklerine ağırlık vermesi gerekiyor, bu yeteneklere puan verebilmek için rün taşlarına ihtiyacımız var. Her level atladığımızda, sınıfımıza göre birkaç rün kazanıyoruz, ayrıca haritada, sandıklarda da rün taşlarını bulabilmemiz mümkün. Oyunun başında bu taşlar pek cömert çıkıyor karşımıza, böylece pek düşünmeden yetenek puanlarını hemen doldurma gafletine düşmeyin –ilk oyunda bu gaflete düştüm, şimdi iyice cimri kullanıyorum taşları- çünkü verdiğiniz yetenek puanını geri alamıyorsunuz. Aslında WoW’daki gibi para karşılığı yetenek ağacını sıfırlama şansımız olsaydı iyi olurdu. Para deyince, eğer “easy”de oynarsanız, daha oyunun başlarında nerenize dolduracağınızı bilemeyeceğiniz kadar çok paranız oluyor, oyun boyunca paraya bakmıyorsunuz bile. Bu miktar o kadar gereksiz bir şekilde çok ki, normal zorlukta hatta hard’da da para sıkıntısı olacağını sanmıyorum. Her ne kadar rahatlatıcı olsa da biraz mantıksız geldi her sandıktan abartı miktarda para çıkması, çünkü parayı ordu ve item almak dışında kullanmıyorsunuz-gerçi bu tarz bir oyunda başka nerde kullanacaktık orası ayrı mesele. Fazla altın göz çıkarmaz elbet ama ne bileyim biraz mantıksız işte.

İlk oyunu mage ile bitirdim, birkaç yer dışında da hiç zorlanmadım, daha önce HoMaM da oynamadığım için (evet HoMaM’ı bu oyunla keşfettim), easy’de başlayayım demiştim ama normal oynasam daha iyiymiş. Mage, yüksek manası sayesinde savaşta bolca büyü kullanabiliyor ve büyüler –doğal olarak- diğer karakterlere oranla daha fazla hasar veriyor. Ayrıca magic yeteneklerinde necromancy ve higher magic yeteneklerine mutlaka tam puan verilmeli, çok yararı oluyor, necromancy ile savaş sonrası kaybettiğiniz orduların bir kısmını hayata döndürürken, higher magic ile eğer tüm puanları verilirse, büyü kitabını savaş boyunca 3 kere olmak şartıyla, 2 kere üst üste kullanabiliyorsunuz. Diğer sınıflardan warrior üstün atak, defans ve liderlik özellikleriyle daha geniş ve atak/defans güçü yüksek bir ordu kurabiliyorsunuz. Armored Princess’i warrior ile oynuyorum, henüz başlarında olsam da fark ettiğim tek şey, mage’e göre orduların daha az hasar alması. Ama adam gibi büyü kullanamamak, kullansam da hasarın az olması rahatsız etmiyor değil, alışmışım büyücüye, ben büyücü seviyorum arkadaş (zorla oynatıyorlar sanki warrior ile, laflara bak hele). Paladin de warrior ve mage karışımı bir sınıfmış, fakat kendisinden pek hazzetmediğim için denemeyi düşünmüyorum. Yalnız forumlarda paladinin oyunun en iyi sınıfı olduğu yönünde yazılar okudum, gerçi oyunun kapağında bile paladinin resmi var, demek ki var bir numarası.

Görevler çok çeşitli ve yeterli sayıda, hatta fazla bile denebilir. İlk oyunda kabul edip de bitirmediğim çok yan görev kaldı mesela. Oldukça komik görevlerle de karşılaştım, karı kocanın arasını düzeltmek, ejderhanın aşık olduğu kadına haber iletmek gibi, şimdi aklıma gelmeyen ama “bu ne lan” dediğim tuhaf, komik, saçma ama en azından orijinal görevler de vardı. Ayrıca birçok görevde seçim şansı size bırakılıyor, “o bana şunu şunu yaptı, gidip öldür” tarzı görevlerde öldürmeye gittiğiniz kişi de size “ohoo esas o bana böyle böyle yaptı ben haklıyım” diye uzun uzun konuşuyor, artık hangisine hak verirseniz. Siz karar veriyorsunuz yani, ister sırf ödül için “sen haklıymışsın aslında” dediğiniz halde öldürün, ister adalet duygunuz kabarsın öldürmeyin. Bunların karakterinize bir etkisi yok ama, öyle Fable’daki gibi karanlık tarafa geçme muhabbetleri olmuyor. Yalnızca alacağınız ödül ve tecrübe puanı değişiyor.

Oyunda evlenebiliyor ve çocuk sahibi olabiliyoruz. Yo hayır hemen Sims muhabbeti yapmayını, evlenmek için evlenmiyoruz, eşimiz bize bonus puanlar veriyor. Mesela ben ilk oyunda bir korsan kadınla evlenmiştim, çok güzeldi sırf o yüzden kendisini seçmiştim (oeh) hatta onu ikna edebilmek için koskoca bir kraken’i öldürmem gerekmişti. Öhöm neyse, kendisi liderlik puanıma katkı sağlıyordu, evleneceğiniz her kadın farklı bir bonus sağlıyor, diğerlerini deneme (!?) fırsatım olmadı, ancak cüce, zombi, elf, kurbağa prenses gibi eşler de seçebilirsiniz, aklım elfte kalmadı değil. Eşinizde 4 adet eşya slotu oluyor ve böylece aklınızın kaldığı ama sizde bir nebze daha iyisi olduğu için kullanamadığınız eşyaları eşinizin kullanmasını sağlayarak bu eşyalardan da artı güç kazanabiliyorsunuz. Çocuğunuz olduğu zaman (eşiniz bir süre sonra “sıkıldım bu maceralardan, çocuk istiyorum” dediği zaman eğer kabul ederseniz bir süre sonra çocuğunuz oluyor) bu slotlardan birine yerleşiyor ve 4 çocuğunuz olduğunda artık eşya kullanamıyorsunuz. Çocuk da eşiniz gibi ekstra özellik veriyor, +5 attack, +150 leadership gibi. Her çocuğun verdiği özellik belli ama tabii çocuklar rastgele oluyor, verdiği özelliği beğenmezseniz de çocuğu o slottan çıkaramıyor, özetle sokağa atamıyorsunuz. Eğer eşinizin verdiği bonusları beğenmediyseniz direkt boşanabilirsiniz, çocukları da alıp gidiyor kendisi. Eşlerin verdiği bonuslara buradan bakabilirsiniz, ona göre evleniniz, güzelliğe bakmayınız zira işinize yaramayacak, fazla gerçekçi olmayınız, eğer zombinin özellikleri sınıfınıza uyuyorsa zombiyle evleniniz. Mage olacaksanız en doğru seçim Feanora, +3 intellect veriyor. Çocukların verdiği bonuslar için de şuraya bakabilirsiniz. Bu bilgiler The Legend içindir. Oyunun grafikleri pek renkli, kimi zaman Warcraft 3’ü andırıyor, böyle masalsı bir dünyaya yakışmış bence. Ama en çok müzikleri beğendim. Haritada dolaşırken huzur veren, kendinizi atmosfere kaptırmanızı sağlayan fantastik müzikler çalarken (bir örneğini şuradan ve elf diyarında gezerken çalmaya başlayan harika şarkıyı da buradan dinleyiniz), savaş sırasında gaz veren müzikler çalıyor. Hele Nightwish klavyeleri gibi başlayan bir savaş müziği var ki oy oy..

The Legend ile Armored Princess arasında çok fark yok, Armored Princess klasik bir eklenti paketi. Farkları sayacak olursam, ilk oyunda erkek, eklentide kadın karakteri yönetiyoruz. Eklentide Spirits of Rage yerine ejderha petimiz var. Bunun dışında eklentideki en önemli yenilik, haritada karşınıza çıkan sizden güçsüz olan orduların geri çekilmesi. Bu öyle bir rahatlık olmuş ki, ilk oyunda koskoca ordunuzla eski mekanlara gittiğinizde 3-5 adamla size inatla saldıranlar oluyor, mecburen savaş ekranına geçiyor ve zaman kaybediyorsunuz. Eklentide sizden güçsüz olan ordular kaçıyorlar, siz ısrarla saldırdığınızda “geri çekiliyorlar, gene de savaşacak mısın” diye bir seçenek çıkıyor, eh savaşmadığınız zaman haritadan siliniyorlar, üstelik tecrübe puanı da kazanıyorsunuz. Bir de bazı yerlerde atınız Pegasus’a dönüşüyor ve uçabiliyorsunuz, bu da kolaylık olmuş tabii.

Oyuna öyle bir hayran oldum ki can sıkıcı bir özellik olarak sadece kamera açıları diyebilirim, ona da çabucak alışıyorsunuz zaten. Atmosfer, müzikler, görev çeşitliliği, rahat oynanışla oyun bağımlılık yaratıyor. “Hadi şunu da yapayım, bunu da yapayım” diye diye oyunu kapatasınız gelmiyor. HoMaM sevenlerin bu oyunu da çok seveceklerini düşünüyorum, ama HoMaM’ı hiç oynamamış, kafayı fantastik dünyalara takmış ve rpg oyunları sevenler de kesinlikle kaçırmamalı.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

İncelemeniz çok güzel ve bilgilendirici olmuş.

Bu arada bir de, önerdiğiniz müzikler de efsanevi müzik tarzlarından. Benim çok hoşuma giden bir tarzdır bu ve ben böyle bir isim koydum bu tür müziklere... :)

Tekrar teşekkürler...