Salı, Haziran 1

Pizza Tycoon

Tycoon oyunlarının en lezzetlisi : Karnınız açken oynamayınız

Amma modaydı bir ara şu tycoon oyunları. Lunapark, dinozor parkı, hastane, demiryolu kurmaca gibi birçok versiyonu çıkmıştı. Ama en çok oynadığım Pizza Tycoon’du. Oyunun incelemesini ilk okuduğumda öyle heyecanlanmıştım ki dükkanlar açıp bu dükkanların içini tasarlama, pizza yapma fikrinden. Gelin görün ki pek küçüktüm aslında, oyunu alıp kurduğumda (sadece evet sadece iki disketten ibaretti) hiçbir şey anlayamamıştım. O zamanlar Game Show dergisi yeni çıkıyordu, (hey gidi günler) hem de ufacık, fotokopi şeklindeydi. Pizza Tycoon incelemesi vardı o ayın sayısında, koşa koşa gidip almıştım dergiyi, oyunu anlayabilmek için. Hatta hatırladıkça gülerim ama, ikinci dükkanı açmayı becerememiştim, nasıl yapacağımı da dergiyi arayıp oyunun incelemesini yazan kişiye sorarak öğrenmiştim. “İkinci dükkanı nasıl açacağım acaba?” diye sorduğumda adamcağız (ismi Timur olması lazım, Bigben köşesini yazıyordu sonraki sayılarda) bir süre sessiz kalmıştı. Oyun dergisine telefon edip de oyun hakkında bir şey sormak pek başvurulan bir yöntem olmasa gerek. Ama ne kadar çaresiz kaldığımı bir düşünün. Ve o çekingen halimle bu yola başvurduğuma göre oyunu ne kadar sevmiş olduğumu.

Evet, grafik, ses, atmosfer gibi şimdiki hayvani oyunların vazgeçilmez özellikleri o zamanın iki disketlik oyununda elbette yoktu. Ama içerik inanılmazdı. Onlarca ayrı malzeme ile istediğimiz gibi bir pizza yapabiliyorduk boş hamurun üstüne. En sevdiğimiz pizza çeşitlerinden tutun, en abuk pizzaları bile yaratabiliyorduk. Bu oyunu oynayıp da meyveli pizza yapmayan yoktur herhalde. Bir de pizzalara isim koyuyorduk, benim pizzalarımın isimleri “meat pizza, fruit pizza, children’s pizza, super pizza, shit pizza” gibi yaratıcılık harikası isimlerdi, burada paylaşmaktan çekinmiyorum(küçüktüm oyunu oynadığımda diyorum, üstüme gelmeyin). İsim demişken, pizza dükkanları zincirimize de bir isim koyuyorduk oyunun başında. Ona da genellikle kendi adımı verdiğimi burada itiraf etmekten çekinmeyeceğim, kendimle barışık bir insanım. Ayrıca kaçınız “Pizza Hut” ismi vermediniz kendi dükkan zincirinize? İtiraf edin. :) Oyunun başı demişken, bir de bir tip seçiyorduk bizi temsil eden ki, akıllara zarar tipler vardı, birçoğunu hâlâ hatırlıyorum.

Tycoon oyunlarında ya gerçekten ekonomi olayını oturtamamışlardı oyun yapımcıları, ya gerçekten çok fazlasıyla zordu, ya da ben çok beceriksizdim. Tek bir tycoon oyununda bile kâr edemedim. Bir ay bile kâr etmedim. Her ay bitişinde giderlerim gelirlerimden çok daha fazla olurdu ve kısa sürede iflas ederdim, oyun da biterdi. Peki Pizza Tycoon’u uzun uzun oynayabilmeme ne sebep oldu dersiniz? Yo, cheat yapmadım. Daha zevkli bir şey yapıyordum ki oyunu oynayan herkes biliyordur zaten bu yolu. Oyun başlar başlamaz pizzacılıkla ilgili hiçbir şey yapmayıp, bir yerden şu saatte çanta alıp şu saatte başka yere götürmek gibi işlerle mafya babalığı kariyerinde ilerliyordum. En sonunda “godfather” olduktan sonra da tüm şehirleri tek tek dolaşıp “mal”ın en pahalı ve en ucuz olduğu yerleri buluyor, sonra da tüm paramla ucuza alıp pahalıya satarak milyon dolarlar kazanıyordum. İşin bu kısmını geçtikten sonra başlıyordum pizzacılığa. Pizza yapmak güzeldi de, dükkanları dizayn etmek için aldığımız masalar, sandalyeler falan ne kadar çirkindi. Ve aslında çok az çeşit vardı. (Aslında aynı oyunu şimdiki teknolojiyle yapsalar, gene aynı fikir ama her yönden daha gelişmiş olanını, başarılı olmaz mı?)


Personel muhabbeti bile vardı. Her dükkana aşçı, garson, müdür falan alırdık. İşe alacağımız tiplerin özellikleri bulunurdu, eğer çok yeteneksiz bir garson aldıysak müşterinin üstüne yemek falan dökerdi. Ya da yemekler yanardı falan, öyle şeyler de oluyordu. Ara sıra izin isterlerdi, birisi “hamileyim” derdi, biri başka şey söylerdi. Onlara verebileceğiniz 3 cevap bulunurdu, mesela “hamileyim” diyen bir personele “çok sevindim tabii izin kullanabilirsin” de diyebilirdiniz, “bana ne piçinin babası düşünsün” de. Verdiğiniz cevaplara göre “iyi patron – kötü patron” olurdunuz, personel sizi sevmezse işten ayrılanlar falan olurdu. Rekabet olayı vardı bir de. Her yıl sonu muydu, ay sonu muydu hatırlamıyorum, pizza zincirlerinin iyiden kötüye sıralama listesi dökülürdü önünüze. Sizden iyi olan bir zincirin dükkanına sabotaj düzenleyebilirdiniz mesela. Fare koymak vardı klasik olarak, onu hatırlıyorum. İki şey daha vardı sanki, biri osuruk bombası mıydı? Akıllıca. Her neyse. Bir pizzanız çok beğenilirse gazetede reklamınız çıkardı, her pizzanız için istatistiklere bakabilirdiniz, 4 çeşit müşteri tipi vardı, çocuklar, yaşlılar, mavi yakalılar, beyaz yakalılar. Oeh. Hangisi hangi malzemeleri seviyor ona bakardınız mesela, dükkanınızın çevresinde en çok hangi tür insan varsa onların sevdiği malzemelerin olduğu pizzalar daha çok satardı. Aynı şekilde mobilyaları da onların sevdiği biçimde ayarlardınız. Bir de her ay “in – out” olan yiyecekler vardı, domates “out” olduysa domatesli pizzalarınız pek rağbet görmezdi mesela. Anlat anlat bitmiyor, yeni fark ediyorum, ne kadar çok ayrıntı varmış meğer 2 disketlik oyunda. Aha, pizza yapma yarışması olurdu bir de. Ben başarılı olamazdım onlarda da (hırs yaptım ben gene oynayacağım bu oyunu, hiçbir şeyi de beceremeden nasıl oynamışım hayret) ama jüri üyeleri çok kıldı. Normalde de her pizza yapışınızdan sonra jüri oy verirdi. 5 tane tip vardı orda da. Üçü çok iyi oy verdiyse bile bir tanesi mutlaka ama mutlaka en kötü oyu verirdi, suratı da asık böyle. Oyunun içine girip dövesim gelirdi, o kadar uğraşmışım, düşüne düşüne, peynirleri rendeleyip domateslerin üstüne dağıtmışım tek tek, kıymaları unufak etmişim, sosisleri güzel güzel yerleştirmişim. Cidden, pizza yapma ekranı o kadar güzeldi ki, sadece pizza yapmakla bile 1 saat harcayabilirdiniz. Sonrasında o pizzayı yiyemiyor olmak ayrı bir üzüntüydü tabii. Bir de benim 4 tane tam muzu pizzanın kenarlarına yerleştirmek gibi bir huyum vardı, meyveli pizza yapmamışsam bile bazen bunu yapardım. İyi fanteziymiş. İşin tuhafı, beğenenler çıkardı mutlaka.

Ahan da bir şey daha hatırladım, dükkanlarınızda malzemeler biterdi sık sık. Her pizza yapışınızda kullandığınız malzemeler sağ tarafta liste halinde çıkardı. Bir domatesi bütün haline yerleştirdiniz diyelim, orda yazardı adedinden gramına, pizzanın maliyet fiyatına kadar. Rendeleyerek yerleştirirseniz pizzanın maliyeti düşerdi falan. Maliyet deyince aklıma geldi, malzemeler arasında ıstakoz bile vardı be. Hem de hiç rendelemeden lönk diye boş hamurun üstüne koymuşsanız pizzanın maliyeti uçardı. Eh, söylememe gerek yok, pizzanın fiyatını da siz oluştururdunuz. Ben yukarıda anlattığım yöntemle oynadığım için para sorunum olmuyordu, ama gene de maliyet fiyatından daha yüksek bir fiyat koymadan da duramazdım. Malzemeler biterdi diyordum, evet alışveriş olayı vardı bir de. Bunun için de birini görevlendirirdiniz, malzemelerin kalitesini bile ayarlardınız. En ucuz yerden alırsanız sağlık kontrollerinde çok kötü puan alırdınız. Evet, kontroller de olurdu sık sık. Hatta siz de çağırabiliyordunuz istediğiniz zaman bu kontrol adamlarını. “Pizzalarınız ne kadar sağlıklı” diye gelip bakarlardı. Eğer çok kötü olursa gelen müşteri sayısında ciddi bir düşüş olurdu. Paraya para demeyip de malzemeleri en kaliteli yerden aldırırsanız, bozulmuş, eski fırınları mutfağınızda tutmazsanız bu kontrollerden iyi puan alırdınız, hatta yıldız mı ne verilirdi. İşte, paranın gözü kör olsun.

Aslında oyunun amacı neydi bilmiyorum, yani belli bir yere gelince bitiyor muydu, hiç o kadar uzun oynamadım çünkü bir süre sonra sıkılıyordum. Amaç haritadaki tüm şehirlerde bir sürü dükkan açmak, isminizi dünyaya tanıtmak falan olsa gerek. Açtığınız bir dükkanın etki alanına baktığınızda hangi semtlere kadar ulaştığını görebilirdiniz. Daha doğrusu hangi semtte oturanlar dükkandan yararlanabiliyor onu görüyordunuz.

Yazı boyunca geçmiş zaman eki kullandım farkındayım, ama bu demek değildir ki bu oyun artık oynanmaz. Bence gayet de oynanabilir çünkü gördüğünüz gibi 2 diskete sığacak boyutta olmasına rağmen inanılmaz bir içeriği var, anlattıkça aklıma geldi de ben de şaşırdım. En zevkli kısım elbette pizza yapmak, ama onun dışındaki bir sürü ufak detayla ilgilenmek de çok eğlenceli. Oyunu şuradan indirebilirsiniz.

Ama birkaç pizza yaptıktan sonra eve pizza söyleyip de “bu ne biçim pizza, bu malzeme daha çok olmalıymış, şu malzeme yakışmamış” falan demeyin sonra, benden hatırlatması.

2 yorum:

hllcrk dedi ki...

yaaa ama o kadar ballandırarak anlatmışsın nasıl canım çekti nasıl canım çekti ama bu win7 de oynamıyor işte. şimdi gidip pizza mı yiyeyim :)

kerevizli kedi dedi ki...

Dosbox programı ile bu tür dos oyunlarını windows xp/vista/7'de çalıştırabilirsiniz. :)